Her birimiz dünyaya, tamamen bize özel, bir doğum haritası ile geliyoruz. Bu harita, kişinin doygun ve mutlu bir yaşamın yollarını gösteren pusula niteliği taşır. Elbette, kişinin bu haritayı hangi seviyeden kullandığını veya kullancağını bilmemiz mümkün değildir. Ancak doğum haritası; en mutlu hayatın portresini, bunun için elimizdeki araçların ne olduğunu ve bu araçları nasıl kullanmamız gerektiğini anlatır.
Doğum haritasında vurgulanan ideal büyüme planından her hangi bir sapma; kişide huzursuzluk, endişe ve belirsizlik hali yaratır. Carl Jung’a göre; “Zamanın belirli bir noktasında doğan her hangi bir şey, o anın niteliklerini taşır”. Bu bakış açısıyla; kişi doğduğu günün, saatin ve yerin özelliklerini bünyesinde taşır.
Öyleyse bu haritaya nasıl ulaşacağız?
Söz konusu olan doğum haritası; ekliptik koordinat sistemine göre gezegenlerin gökyüzündeki konumu baz alınarak hesaplanır. Buna, kişinin dünyaya geldiği andaki gökyüzü konumunun kağıt üzerine yansıtılması da diyebiliriz. Genelde yaygın olan, ekliptik koordinat sisteminin referans noktaları yani; enlem ve boylam dereceleri baz alınarak hesaplanan haritalardır.
Doğum haritası; kişinin, doğum anından başlayarak hayat yolculuğunda, gezegenlerle ne şekilde kesiştiğini anlatan bir perspektiftir aslında.
Kişilik özellikleri, yaşam kalıpları, hayatın döngüleri, ruhun niyeti bu haritalarda kodlanır.
Peki doğum haritasının yorumlanması neden önemlidir?
Pek çok insan doğum haritasının farkında bile değildir. Astrolojinin ne olduğundan habersizdir ve hayatını yaşar. Bununla birlikte harita yorumu yaptırmak da kişiyi bir anda değiştiremez ve sorunlarını ortadan kaldıramaz. Harita sadece bir “pusuladır”. Doğru yorumlandığı taktirde, kişide bir farkındalık oluşturur, hepsi bu. Kişi değişmeyi kendisi isterse başarır.