LA FONTAİNE'DEN MASALLAR : Karınca ve Ağustos Böceği
Yılın ilk tutulmasının arifesindeyiz bundan dolayı da çok parlak bir hafta olacağını söylemek mümkün değil.
2018 yılının tutulmaları Kova Aslan hattının son tutulmaları. Bunlar içsel olan ile dışsal olanın dengelenmesini talep eden tutulma serileri. Birey ve grup karşıtlığı veya otokrat – demokrat karşıtlıği veya sanatçı – bilim insanı karşıtlığı da diyebiliriz. Aslan burcu ne kadar içimizdeki çocukla bağ kurmamızı isterse, Kova burcu o kadar gruplar içinde eşit ve özgür birey olmamız konusunda çağrı yapar. Gökyüzü 2016 yılından bu yana bu kutupsallık içinde bir denge bulmak üzere titreşim yayıyor. Sorumsuz, şımarık her gördüğünü isteyen bir çocuk mu yoksa kendi farkını idrak edebilmiş, uyumlu, işbirliğine müsait birey mi? Geçen bu süreçte bu iki uç arasında hangi noktaya gelebildik acaba?
Şimdi gökyüzünde Oğlak burcu ve Kova burcu, bu tutulma temalarını iyice ön plana çıkartıyor. Asıl mesele içsel ve dışsal bağlantıların dengesini bulabilmek. Yani hedefimizi bu skalanın neresinde yer almak istediğimize göre belirlemek. Hissettiğimiz baskının amacı bizi harekete geçirmek. Bunun başka bir adı ise “Stres”
Peki nedir Sters?
HEKIMLIK TERIMI
ameliyat şoku, travma, soğuk, heyecan gibi etkenlerin organizmada, iç organlarda ve metabolizmada oluşturduğu bozuklukların tümü.
RUHBILIM TERIMI
kişide, birtakım sorunların yol açtığı coşkusal, ruhsal gerilim.
Sözlük karşılığında travma ve soğuğun üzerimizdeki olumsuz etkisinden bahsediliyor. Oğlak burcundaki gezegen diziliminden ve bunun öneminden bahsediyorum sürekli son zamanlarda. Tutulma öncesi havadaki bu gerginliğin üzerimizdeki baskısı bireysel olarak yarınımıza ne kadar hazır olduğumuzla ilgili. Son iki yıldır hissettiğimiz değişim arzusuna nasıl reaksiyon verdik. İsteklerimiz için yeterli araştırmayı yapabildik mi yoksa sadece lafta mı kaldı? Belki de söylenip söylenip oturduk. Sadece şikayet ettik ve sustuk. Eğer hala, kendimizi görmek istediğimiz yerden emin değilsek yani bir planımız yoksa bu stres kendisini daha fazla hissettirecektir.
Neden mi? Çünkü evren ilerlemek istiyor! Yeni bir çağa geçmek istiyor!
“Eski modeller yıkılmalı ve yeni geleceğe uygun, daha modern bir yapı kurulmalı” diyor. Biz sadece, insanoğlu olarak evrenin titreşimine hemen hazır olamıyoruz, hepsi bu. Güvenli köşelerimizde eski gibi kalmak istiyoruz. Ancak etrafımızdaki titreşimler buna uygun değil ve beden olarak rahatsızlanıyoruz. Bu rahatsızlığın adını koymaya çalıştıkça daha da zorlanıyoruz. Kısaca “stres” diyoruz ve önümüze çıkan her olayı bu çerçeve içine koyup, kulağımızın üzerine yatmaya devam ediyoruz.
Oğlak burcu mevsimsel olarak kara kışın tam ortasına denk gelir. Kışın ağaçlar tüm yapraklarını dökmüş ve çıplak kalmıştır doğada. Sert rüzgarlarla kırılmamak için esner durur ve baharın gelmesini bekler. Köklerini daha da sağlamlaştırır bu zaman zarfında. Kışı atlatmak için hem esnemeli hem de kök salmalıdır toprağa. Ağaç bilir: Baharda can bulmak için kışı atlatmalıdır.
Doğa her zaman bilir baharın bir gün geleceğini. Oğlak burcu işte bu kara kışın ortasında her zaman “ya yaz gelmezse” yaklaşımıyla bakar hayata. Bu sebeple en zor koşullarda bile direnebilen, sabırla bekleyen, disiplinle çalışan bir burçtur. La Fontaine’in Ağustos Böceği ve Karınca” masalındaki Karıncaya benzetebiliriz Oğlak burcunu. Hiç yaz gelmeyecekmiş gibi doldurur yiyecekle yuvasını.
Oğlak burcunun sorunu hedefini doğru koyabilmektir. Akrep burcunun sorunu ise ölmeyi bilememektir veya “hiç” olmak korkusudur. Yanlışta ısrar etmek, değişime direnmek, özümüze aykırı toplumsal trendleri taklit etmek şu anki gökyüzü enerjisinin talebi değil kesinlikle.
Akrep’teki Mars ve Jupiter dönüşmemiz için Oğlak’taki gezegenlere destek oluyorlar. Bireyliği sembolize eden Kova’yı Güneş aydınlatıyor. Biz bu sese kulak verirsek ancak o zaman stresimizi azaltabiliriz. Sorunu yaşarken söylenmek/şikayet etmek yerine, temeldeki probleme odaklanmak veya şu anda bize acı veren konuları anlayıp birer birer üzerine gidebilmek en önemli konu bence.
Bize uygun olmayan rolleri taşıyamaz olduk artık. Daha fazla oynamak istemediğimiz için de stres ile baş etmeye çalışıyoruz. Yapbozun parçaları gibi kendi boşluğumuzu arıyoruz.
Bu hafta Ay’ın Oğlak burcuna sert açısı tutulmanın gerginliğini üzerimizde daha fazla hissettirdi. Yani tüm soğukluğu, travmayı ve heyecanı tetikledi. Hatta Uranüs’e kavuşum yaptığı bu iki gün bazılarımız küçük patlamalar, duygusal boşalmalar yaşadık belki de.
Merkür’ün Saturn’den ayrılıp Pluto ile kavuşuma gitmesi bu temalarla kolaylıkla başa çıkamayacağımızı da gösteriyor maalesef. Merkür Pluto kavuşumu “Olumlu düşün olumlu olsun” gibi beylik cümlelerle kendimizi kandırabileceğimiz bir dönemde olmadığımız gerçeği ile yüzleştirmiş olmalı hepimizi.
Merkür İkizlerin yöneticisi, zodyağın deli dolu çocuğu, hilekarı, kurnazlığıyla Zeus’u bile kandırmış bir kahraman. Yani kısacası doğası gereği Merkür sosyalleşmek, eğlenmek, gezmek ister. Gam ve kasvet pek Merkür’ün işi değildir. Özellikle bu hafta Pluto ile kavuşumu depresif düşünmeye itti belki de hepimizi.
Stres ve depresyonun, yaratıcılığın bir önceki adımı olduğu söylenir genellikle. Sanatçılar en büyük eserlerini depresyon esnasında ortaya çıkarırlarmış. Belki bu bilginin ışığında tutulmanın gerginliğini, Merkür’ün Pluto ile dansından gelen derin bilgiyi, yeni dönemde yerimizi bulmak adına kullanabiliriz kim bilir.. Bizim yaratacağımız eser; özümüze uygun olan yeni rolümüzü yazmak olabilir.
Neden olmasın