Türkiye'de Neler Oluyor
Son dönemlerde oldukça hareketli günler geçiriyoruz ülke olarak. En başta Türk lirasının diğer para birimlerine karşı değer kaybı, piyasalarda endişe uyandırmaya başladı. Merkez bankasının yetersiz müdahalesi de çözüm olamıyor gibi görünüyor. Alım gücü azalırken, halkın her geçen gün fakirleştiği yönünde ifadelere sıkça rastlamak mümkün. Bazı ekonomistlere göre faizlerin artması ve büyümenin durması olası sonuçlardan. Nedeni ise Amerika’da başlamak üzere olan Rıza Zarrab mahkemesi.
Temel olarak dava başlamadan durumun hangi boyutta olduğunu bilmemiz mümkün değil elbette. Bu sebeple; söz konusu ekonomik göstergelerin ana sebeplerinden biri olan “ Zarrab” olayına bakalım. Juri seçim günü 27 Kasım olarak belirlendi, mahkeme ise 4 Aralık tarihinde başlayacak.
Artık “kimdir bu Rıza Zarrab “diye sormaya veya açıklamaya gerek yok sanırım. Değil ülkemizde, diğer ülkelerde bile kim olduğu hakkında geniş bilgiler yer almaya başladı. Genç yaşta şöhret olmuş bir kişi!
19 Mart 2016 tarihinde Miami’de gözaltına alınarak hapse gönderildi. 10 gün içinde mahkemeye çıkarılacak. Amerika’da yargılanma sebebi ülkemizde isminin karıştığı rüşvet iddiaları değil. “Amerika’nın İran ambargosunu delmek” suçlamasıyla yargılanacak veya isminin karıştığı dava konusu bu en azından.
Şimdi bunu astrolojik sembolizmde işaretlerini arayalım;
Uranus ve Pluto uzun zamandır hayati değişimlere zemin hazırlamak için iş başındaydı. 2011 yılından beri bu iki nesil gezegeni birbirleriyle kare açı yaparak, ülkenin repütasyonunu, hükümeti, idari kadroları oldukça zorladı . 2013 yılında Jupiter’in de bu ikiliye katılmasıyla birlikte dünyada köklü değişime yol açacak hareketlenmeler başladı. “Arap baharı” bu gezegenlerin gökyüzünde dönüşümü simgeleyen dizilimine en önemli örnektir. Tunus’ta başlayan hareketlenmeler sırasıyla Mısır, Suriye, Bahreyn, Ürdün, Yemen gibi ülkelerde de gözlemlenmeye başladı. 2011 hem dünya siyasetine hem de küresel ekonomiye damgasını vuran bir yıl oldu. Tıpkı Amerika’da olduğu gibi borç krizindeki “Avrupa” da bu olaylardan etkilenmeye başlamıştı. Avrupa’da sorun Yunanistan’dan başladı hatırlarsanız. 18 Nisan’da “Standard and Poors” derecelendirme kuruluşu Amerika’nın görünümünü ilk kez negatife çevirdi.
Uranus Pluto ve Jupiter hizalanması ( T-Kare ) öncü burçlarda meydana geldi ve tarihi olaylara damgasını vurdu. Oldukça ağır hareket eden gezegenler oldukları için etki süreleri de yavaş ve ortaya çıkardıkları olaylar ise derin oluyor. Başka bir deyişle 2011 yılında atılan tohumların mahsulleri bugünlerde görünür oluyor diyebiliriz. O yıllarda Türkiye’de ise oldukça meşhur yıllarca sürecek olan Ergenekon ve Balyoz adı verilen davalar başlamıştı. Uranüs’ün bugünlerde tetiklediği noktalar bu konuların aslında nasıl bir yanılgı içinde ele alındığını, oluşturulan davaların çöküşünü sembolize ediyor. Hatta işbirliği yaptığımız, ortağımız dediğimiz ülkelerin ya da müttefiklerin de yakın zamanda değişeceğinin de habercisi diyebiliriz.
Saturn zodyağın baş öğretmeni. Kısıtlayan, daraltan, baskılayan bir enerjiyle kendisini gösterir. Satrun’ün ve Pluto’nun verdiği dersler zordur ve kolay unutulmaz. İşte en önemli öğretmen olan Saturn 2018 yılının başında Oğlak burcunda yolculuğuna devam edecek. İşin ilginci Türkiye haritasının “açık düşmanlar”, “Dış ilişkiler” “müttefikler ( ortak hareket ettiğimiz ülkeler ) ” alanında ilerleyecek. Peki bu ne anlama geliyor? Saturn geçtiği yaşam alanındaki mevcut durumu test eder. Eğer sağlam bir yapı inşa edememişsek bu alanda zayıf yanlarımızı ortaya çıkartarak kuvvetlenmemizi sağlar. İşte bu noktada Türkiye mevcut müttefikleriyle olan ilişkisini test etmek ve uygun olmayan yapıları bırakmak zorunda kalacak. Yani kendisine yeni ve sağlam bir müttefik bulmak zorunda kalabilir. Elbette aynı zamanda kendisini savunmak ve güçlü bir rakiple mücadele etmek zorunda kalacak.
Sonuçta söz konusu olan Ben-Sen kutupsallığı. Yani bir ilişki modeli. Her iki tarafın da ihtiyaçlarının eşit ve adil karşılanması gerekir böyle bir karşıtlıkta. Saturn bu alana ilerlediğinde tüm defolar ve karanlıklar ortaya çıkar ve sağlam bir ilişki kurulması için şartlar tarafları zorlar.
Saturn Türkiye’nin sadece ilişkiler alanını değil aynı zamanda “krediler, borçlar”, “hukuk, davalar”, “yutdışı para ilişkileri” “uluslararası ilişkiler” “yargıçlar, üniversiteler” gibi konuları da yönetiyor. Bu durumda bu alanda da bazı çözülmeler, yeniden yapılandırmalar beklemek yanlış olmaz. Uranüs bir noktaya ilerlediğinde söz konusu değişim hiç beklemediğimiz bir zamanda gerçekleşir. Biz bu değişimi bir anda yapmak zorunda kalırız. Bazen hazır olmadığımızda ya da direndiğimizde, canımızı yakacak sonuçlarla karşılaşabiliriz. İşte bu günlerde Uranus, Türkiye’nin natal Saturn’e karşıtlık yaparak bazı alanlarda önce yıkmak, ardından yeniye uygun şekilde yapılandırmak zorunda bırakıyor.
Peki Uranüs sadece ülkenin Saturn’üne mi karşıtlık yapıyor? Hayır maalesef eş zamanlı olarak, “toprak bütünlüğü” “ana kara”, “muhalefet partisi” “madenler”, “gizli düşmanlar” “hapishaneler, hastaneler” gibi alanları yöneten Merkür’üne de karşıtlık yapacak. Yani daha önce sözünü ettiğimiz beklenmedik değişimlerin bu alanda da yapılması gerekecek. Uranüs’ün iş başında olduğu durumlarda planlı programlı organize bir yapılanma ihtiyacından söz etmek pek mümkün değil elbette.
Bu arada Jupiter’in akrep burcundaki seyri de dikkat çeken transitlerden, çünkü bu davanın başladığı tarihte tam Türkiye’nin ASC/MC ( yükselen/ tepe noktası) orta noktasına karşıtlık yapacak. Opozisyon farkındalık açısıdır, yüzleşme açısıdır aslında. Jupiter’in tam dava başlangıç tarihinde bu noktayı tetiklemesi ilginç. Türkiye kendi adına bir varoluş mücadelesi içine girecek gibi görünüyor.
Amerika’nın Türk bankası veya bankalarına bir yaptırım uygularsa ( daha önce örnekleri olduğundan sıkça bahsediliyor ) ekonomik olarak iyice zor durumda kalacağımızdan sıkça bahsediliyor. Astrolojik olarak bu ihtimalin kuvvetli izleri mevcut.
Türkiye 14 Aralık 2017 – 27 Mayıs 2020 tarihleri arasında Ay periyodunda olacak. yani ülkenin politik duruşu ve ekonomisi yoğun olarak gündemde olacak. Bir önceki Ay periyodu 13 Ocak 1978 – 2 Şubat 1980 yılları arasında yaşanmış. Bu dönemin başlangıcına kısaca bakacak olursak;
5 Ocak: Yapılan açıklamada, rafinerilerde 2 günlük petrol kaldığı açıklandı.
7 Ocak: Libya'dan 9.000 ton petrol getirildi.
8 Ocak: Merkez Bankası'nın döviz rezervlerinin 450 milyon dolara düştüğü açıklandı. Son yılların en düşük rakamı.
15 Ocak: Son 15 günde siyasi cinayetler sonucunda 30 kişinin öldürüldüğü açıklandı.
29 Ocak: Ocak ayı içerisinde İstanbul'da siyasi cinayetler neticesinde 14 kişinin öldürüldüğü, 75 kişinin yaralandığı açıklandı. İl genelinde 43 bombalama olayı gerçekleşti.
12 Şubat: Almanya, Türkiye'ye 130 milyon mark kredi açtı.
13 Şubat: Yurt çapında çeşitli işyerlerinde devam eden grevler bugün itibariyle bitti. Yeni zam dalgası geliyor.
Kredi muslukları açıldı. Dünya Bankası 350 milyon dolar kredi verdi. 3 Amerikan Bankası toplam 3 milyar dolar kredi açacak. Romanya ile de kredi anlaşması yapılıyor.
23 Şubat: Libya, Türkiye'ye 2 milyon ton daha fazla petrol vereceğini açıkladı.
1 Mart: Devalüasyon yapıldı. TL. %38 oranında değer kaybetti.
11 Mart: ABD Başkanı Carter'ın, Türkiye'ye karşı devam eden ambargoyu devam ettirme isteği üzerine ABD'ye nota verdik.
23 Mart: IMF ile 1.5 milyar dolarlık kredi anlaşması yapıldı.
…
İçinden geçtiğimiz sürece bakarsak şekli ve zemini farklı olsa da, Türkiye’nin aynı temalarla mücadele etme olasılığı yüksek.
Dilerim hayat bize daha kolay sınavlar getirir. Elbette bu coğrafyada yalnız değiliz ve gökyüzündeki hizalanmalar ve gezegen döngüleri her ülke için ayrı ayrı sahneler hazırlıyor. Herkes bu oyunda üzerine düşen rolü oynuyor. Bizler ise bazen seyirci bazen oyuncu olarak sıramızı bekliyoruz. Ama eninde sonunda üzerimize düşen görevi yapıyoruz. Bu keskin virajlarda dengede kalabilmek dileğiyle..